Estetik ameliyat sonrası ödem, cerrahi müdahale uygulanan bölgede gelişen ve iyileşme sürecinin tamamen doğal bir parçası olan şişlik durumudur. Bu vücudun operasyona verdiği beklenen bir yanıttır ve bir komplikasyon veya endişe kaynağı olarak görülmemelidir. Rinoplasti, liposuction veya meme estetiği gibi prosedürlerin ardından dokuların kendini onarmak için başlattığı bu fizyolojik süreç onarım mekanizmalarının aktif olarak çalıştığını gösterir. Dolayısıyla bu şişliğin varlığı, vücudun sağlıklı bir iyileşme yolculuğuna girdiğinin ilk işaretlerinden biri olarak kabul edilir ve yönetimi, estetik hedeflere ulaşmada önemli bir rol oynar.
Ameliyat Sonrası Ödem İyileşme Sürecini ve Sonucu Nasıl Etkiler?
Ameliyat sonrası oluşan şişliğin doğru yönetilmesi, tüm iyileşme yolculuğunuzu ve operasyondan alacağınız nihai sonucu doğrudan etkiler. Hatta birçok hasta için şişlik, ağrıdan daha rahatsız edici ve moral bozucu olabilir. Özellikle yüz bölgesindeki bir ameliyattan sonra aynaya baktığınızda gördüğünüz şişkinlik, sabırsızlıkla beklediğiniz yeni görünümünüzü gölgeleebilir ve bu durum psikolojik olarak yorucudur.
Bu şişlik hali, gündelik hayatınıza dönüşünüzü de geciktirebilir. Hareketlerinizi kısıtlayabilir, kıyafetlerinizi giyerken zorlanmanıza neden olabilir ve sosyal ortamlara girmekten çekinmenize yol açabilir. Bu da iyileşme sürecinin olduğundan daha uzun ve meşakkatli hissedilmesine neden olur.
Klinik açıdan baktığımızda ise, kontrol altına alınamayan aşırı ödem, cerrahın yaptığı hassas çalışmanın detaylarını gizleyebilir. Dokuların olması gerekenden fazla şişmesi, iyileşme sürecini yavaşlatabilir ve en nihayetinde hedeflenen estetik sonuca ulaşmayı zorlaştırabilir. Örneğin bir burun estetiği sonrası inatçı ödem, burnun son şeklini almasını aylarca geciktirebilir.
Bu nedenle ödem kontrolü ile hasta memnuniyeti arasında çok güçlü bir bağ vardır. Şişliği azaltmaya yönelik uygulanan etkili yöntemler sayesinde hastalar kendilerini daha rahat hisseder, ameliyatın güzel sonuçlarını daha erken görmeye başlar ve tüm süreci çok daha pozitif bir deneyim olarak hatırlarlar. Ödemi sadece bir şişlik olarak değil iyileşme sürecinin genel kalitesini belirleyen bir gösterge olarak görmek gerekir. Ödemi ne kadar iyi yönetirsek, ağrı ve rahatsızlık hissi de o kadar azalır, uyku kalitesi artar ve sosyal hayata o kadar çabuk dönülür. Kısacası ödeme karşı proaktif ve bilinçli bir yaklaşım sergilemek, hem konforunuzu hem de memnuniyetinizi en üst düzeye çıkarmanın anahtarıdır.
Ameliyat Sonrası Vücutta Neden Ödem Oluşur?
Ameliyat sonrası şişliğin nedenini daha iyi anlamak için vücudun nasıl çalıştığına bir göz atalım. Vücudunuz, bir ameliyatı “onarması gereken bir hasar” olarak algılar ve hemen harekete geçer. Şişliğin oluşmasının temelinde yatan üç ana mekanizma vardır:
Birincisi, vücudun doğal iltihabi yanıtıdır. Ameliyatla birlikte dokular hasar gördüğünde, vücut o bölgeye kan akışını artırır. Bunu, onarım için gerekli olan oksijeni, besinleri ve iyileştirici hücreleri taşıyan bir “ilk yardım ekibi” göndermek gibi düşünebilirsiniz. Bu süreçte bölgedeki kılcal kan damarlarının duvarları geçici olarak daha geçirgen hale gelir. Tıpkı delikli bir sulama hortumu gibi, bu damarlardan doku arasına normalden daha fazla sıvı ve protein sızar. Doku arasına sızan bu proteinler de bir sünger gibi daha fazla suyu kendine çekerek şişliğin ana kaynağını oluşturur.
İkincisi, bu sızıntının vücudun normal sıvı dengesini bozmasıdır. Normal şartlarda, doku arasındaki sıvı miktarı hassas bir denge içindedir. Ancak ameliyat sonrası artan sızıntı, bu dengeyi bozar ve sıvının dokularda birikmesine yol açar.
Üçüncüsü ise lenfatik sistemin etkilenmesidir. Lenfatik sistemi, vücudun “drenaj” veya “atık su kanalları” olarak hayal edebilirsiniz. Bu sistemin görevi, doku arasında biriken fazla sıvıyı, proteinleri ve hücresel atıkları toplayarak tekrar kan dolaşımına katmaktır. Ancak cerrahi müdahale sırasında bu incecik lenf kanalları da ister istemez bir miktar hasar görebilir, kesilebilir veya geçici olarak tıkanabilir. Bu da drenaj sisteminin kapasitesinin düşmesine neden olur. Yani bir yandan damarlardan sürekli bir sıvı sızıntısı olurken, diğer yandan bu sıvıyı temizlemekle görevli drenaj sistemi yavaşlamıştır. İşte bu iki durumun birleşimi, ameliyat sonrası gördüğümüz o tipik şişliğe, yani ödeme yol açar.
Ameliyat Sonrası Ödem Ne Kadar Sürer ve Aşamaları Nelerdir?
Ameliyat sonrası ödemin iyileşme süreci kişiden kişiye ve yapılan ameliyatın türüne göre değişmekle birlikte genellikle öngörülebilir bir zaman çizelgesi izler. Bu süreci üç ana aşamada inceleyebiliriz.
İlk aşama, Akut Faz olarak adlandırılır ve ameliyattan hemen sonraki ilk 72 saati kapsar. Bu dönemde şişlik hızla artar ve genellikle ikinci veya üçüncü günde en tepe noktasına ulaşır. Vücudun iltihabi yanıtının ve damar sızıntısının en yoğun olduğu dönem budur. Yüzünüzde veya vücudunuzda en belirgin şişliği bu fazda görürsünüz.
İkinci aşama, Subakut Faz olup genellikle birinci haftadan üçüncü haftanın sonuna kadar devam eder. Şişliğin zirve yapmasının ardından, vücut hasarlı damarları onarmaya başladıkça ödemde gözle görülür ve hızlı bir azalma olur. Bu dönemde hastalar kendilerini çok daha iyi hissetmeye başlar ve aynadaki görüntüleri hızla normalleşir. Genellikle toplam şişliğin yaklaşık %75’i ameliyattan sonraki ilk iki ila üç hafta içinde kaybolur.
Üçüncü ve son aşama ise Kronik veya Kalıntı Faz’dır. En belirgin şişlik hızla geçse de geride kalan daha hafif, inatçı bir ödemin tamamen çözülmesi haftalarr sürebilir. Ameliyattan yaklaşık altı hafta sonra şişliğin %90’ının geçtiği kabul edilir. Geriye kalan o son %10’luk kısım ise lenfatik sistemin kendini tamamen yenilemesi ve dokuların normale dönmesiyle çok yavaş bir şekilde atılır. Özellikle burun ucu gibi kalın derili veya liposuction yapılmış geniş alanlarda bu kalıntı ödemin tamamen yok olması bir yılı bulabilir. Bu son aşamada sabırlı olmak, iyileşme sürecinin doğal bir parçasıdır.
Ameliyat Sonrası Ödemi Azaltmak İçin Evde Ne Gibi Önlemler Alınabilir?
Ameliyat sonrası iyileşme sürecinde kontrol büyük ölçüde sizin elinizdedir. Doktorunuzun önerilerine ek olarak evde uygulayacağınız basit ama etkili yöntemlerle ödemin daha hızlı atılmasına yardımcı olabilirsiniz. Bu süreçte dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır.
Öncelikle, doğru pozisyonda dinlenmek çok önemlidir. Ameliyat edilen bölgeyi kalp seviyesinin üzerinde tutmak, yerçekiminin de yardımıyla biriken sıvının bölgeden uzaklaşmasını sağlar.
- Yüz veya burun ameliyatı geçirdiyseniz, birkaç yastıkla destekleyerek veya özel bir reflü yastığı kullanarak başınız yüksekte olacak şekilde uyuyun.
- Meme veya karın ameliyatı olduysanız, sırt üstü ve hafif oturur bir pozisyonda (şezlong pozisyonu gibi) dinlenin.
- Bu pozisyonu özellikle ilk hafta boyunca geceleri ve dinlenirken korumaya özen gösterin.
İkinci olarak soğuk uygulama şişlikle mücadelede en güçlü silahlarınızdan biridir. Soğuk, kan damarlarını büzerek bölgeye kan akışını ve dolayısıyla sıvı sızıntısını azaltır.
- Soğuk uygulamayı özellikle ilk 48-72 saatte düzenli olarak yapın.
- Jel buz paketlerini veya bez torba içindeki buzları kullanabilirsiniz.
- Uygulama süresi tek seferde 15-20 dakikayı geçmemelidir.
- Her uygulamadan sonra en az 20 dakika mola verin.
ÇOK ÖNEMLİ: Buzu asla cildinize doğrudan temas ettirmeyin. Cildinizi korumak için araya mutlaka temiz bir bez veya ince bir havlu koyun.
Üçüncü olarak beslenme alışkanlıklarınız iyileşme hızınızı doğrudan etkiler.
- Tuz (sodyum) tüketimini en aza indirin. Tuz, vücutta su tutulmasına neden olarak ödemi artırır.
- İşlenmiş gıdalar (salam, sosis vb.)
- Konserve ürünler
- Hazır çorbalar
- Turşu ve soya sosu
- Tuzlu atıştırmalıklar (cips, kraker)
Bu dönemde bu tür gıdalardan uzak durmak, iyileşmenize büyük katkı sağlayacaktır. Bunun yerine bol bol su için. Yeterli su tüketimi, böbreklerinizin daha iyi çalışmasını ve vücudunuzun fazla sıvıyı atmasını sağlar. Ayrıca doku onarımı için gerekli olan proteinden zengin gıdalar (tavuk, balık, yumurta, baklagiller) ve vitamin deposu olan taze sebze ve meyveler tüketmeye özen gösterin.
- Son olarak dinlenmek kadar kontrollü hareket de önemlidir.
- Ameliyatın ertesi gününden itibaren ev içinde kısa ve yavaş yürüyüşler yapmaya başlayın.
- Bu hafif aktivite, kan dolaşımını canlandırır ve lenf sisteminin çalışmasına yardımcı olur.
- Ancak sizi yoracak, nefes nefese bırakacak veya kan basıncınızı yükseltecek hareketlerden kaçının.
- Ağır kaldırmak, yoğun egzersiz yapmak ve ani hareketlerde bulunmak kesinlikle yasaktır.
Ödem Tedavisinde Hangi İlaçlar ve Destek Ürünleri Kullanılır?
Evde alacağınız önlemlerin yanı sıra doktorunuzun gerekli gördüğü durumlarda ödemin kontrol altına alınması için bazı ilaçlar ve destek ürünleri de kullanılabilir. Ancak bu ürünlerin her biri farklı amaçlara hizmet eder ve mutlaka doktor tavsiyesiyle kullanılmalıdır.
Kullanılabilecek başlıca gruplar şunlardır:
- Sistemik Kortikosteroidler
- NSAID’ler (Steroid Olmayan Anti-İnflamatuar İlaçlar)
- Diüretikler (İdrar Söktürücüler)
- Bitkisel ve Doğal Takviyeler
Sistemik Kortikosteroidler, ödemle mücadelede en etkili ilaç gruplarından biridir. Bu ilaçlar, güçlü anti-enflamatuar (iltihap giderici) etkiye sahiptir. Damar duvarlarını güçlendirerek sıvı ve protein sızıntısını en başından engellerler. Özellikle yüz estetiği ve burun ameliyatları sonrasında, ilk birkaç gündeki yoğun şişliği ve morluğu azaltmak için sıklıkla reçete edilirler. Etkileri çok hızlı başlar ancak geçicidir; genellikle ilk 72 saatte maksimum faydayı sağlarlar. Kısa süreli ve doktor kontrolünde kullanıldıklarında oldukça güvenlidirler.
NSAID’ler, yani steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (ibuprofen, naproksen gibi), halk arasında daha çok ağrı kesici olarak bilinirler. Temel görevleri ağrıyı dindirmek olsa da aynı zamanda hafif bir anti-enflamatuar etkiye de sahiptirler. Geçmişte kanamayı artırabileceklerine dair endişeler olsa da güncel bilimsel veriler, özellikle ibuprofen gibi ilaçların estetik cerrahi sonrası güvenle kullanılabileceğini göstermektedir. Bu ilaçlar, ödemi bir miktar azaltırken aynı zamanda ağrı kontrolü sağlayarak hastanın daha konforlu hareket etmesine ve dolayısıyla daha çabuk iyileşmesine yardımcı olur.
Diüretikler, yani idrar söktürücüler, çok özel durumlar dışında rutin ameliyat sonrası ödem tedavisinde kesinlikle kullanılmazlar. Bu ilaçlar böbrekler üzerinden vücuttan su ve tuz atılımını artırarak etki gösterirler. Lokalize cerrahi şişliği gidermek için değil kalp yetmezliği gibi sistemik hastalıklara bağlı genel vücut ödemini tedavi etmek için kullanılırlar. Ameliyat sonrası dönemde bilinçsizce kullanıldıklarında tansiyon düşüklüğüne, dehidrasyona (vücudun susuz kalması) ve tehlikeli olabilecek elektrolit dengesizliklerine yol açabilirler. Bu nedenle doktorunuz özellikle belirtmedikçe bu tür ilaçlardan kesinlikle uzak durmalısınız.
Bitkisel ve Doğal Takviyeler arasında ise en popüler olanlardan bazıları ananastan elde edilen Bromelain ve Arnica Montana’dır. Bu ürünlerin ödem ve morlukları azalttığına dair yaygın bir inanış olsa da bilimsel kanıtları henüz net ve tutarlı değildir. Bazı küçük çalışmalar faydalı olabileceklerini öne sürse de etkinliklerini kesin olarak kanıtlayan büyük ve güvenilir çalışmalar sınırlıdır. Bu tür takviyeleri kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız önemlidir.
Ödemin Hızlı Geçmesi İçin Hangi Profesyonel Yöntemler Uygulanır?
Evde uyguladığınız yöntemlere ek olarak özellikle inatçı veya yoğun ödem durumlarında iyileşme sürecini hızlandırmak için profesyonel terapistler tarafından uygulanan bazı çok etkili fiziksel yöntemler de mevcuttur. Bu yöntemler iyileşmenin ikinci fazında, yani lenfatik sistemin drenaj kapasitesini artırmanın öncelikli hale geldiği dönemde devreye girer.
Bunlardan ilki ve en önemlisi Kompresyon Terapisi, yani baskı uygulamasıdır. Özellikle karın germe, liposuction ve meme ameliyatları sonrası giyilmesi istenen medikal korseler veya cerrahi sutyenler bu terapinin bir parçasıdır. Bu giysiler, ameliyat bölgesine sürekli ve dengeli bir basınç uygulayarak birden fazla amaca hizmet eder. İlk olarak doku katmanları arasında sıvı birikebilecek boşlukları (ölü boşluk) kapatarak seroma adı verilen sıvı birikintilerinin oluşma riskini azaltırlar. İkinci olarak dışarıdan uygulanan bu basınç, doku arasındaki sıvının tekrar lenf ve kan damarlarına geri emilmesini kolaylaştırır. Son olarak cildin alttaki yeni konturlara daha iyi adapte olmasına ve sıkılaşmasına yardımcı olurlar. Bu korselerin, doktorunuzun önerdiği süre boyunca (genellikle 4-6 hafta) gece gündüz, sadece duş alırken çıkarılarak kullanılması, hem ödem kontrolü hem de nihai estetik sonuç için kritik öneme sahiptir.
İkinci etkili yöntem Manuel Lenf Drenajı (MLD)’dır. MLD, kesinlikle klasik bir masaj değildir. Bu lenf sisteminin anatomisini ve akış yönünü çok iyi bilen, sertifikalı lenfödem terapistleri tarafından uygulanan son derece nazik, ritmik ve pompalama tarzı bir manuel tekniktir. Terapist, cildi acıtmadan, çok hafif hareketlerle gererek lenf sıvısını tıkalı veya yavaşlamış bölgelerden, sağlıklı ve çalışan lenf düğümlerine doğru yönlendirir. Adeta, trafiğin sıkışık olduğu bir yoldan arabaları alıp açık olan yan yollara yönlendirmek gibidir. Özellikle liposuction ve karın germe gibi lenf sisteminin daha fazla etkilendiği ameliyatlardan sonra MLD, ödemin çok daha hızlı çözülmesine, ağrının azalmasına ve en önemlisi fibrozis adı verilen sert, pürüzlü doku oluşumlarının engellenmesine yardımcı olur.
Üçüncü bir yöntem ise Kinezyolojik Bantlama (K-Tape)’dır. Sporcularda sıkça gördüğünüz bu renkli, elastik bantlar, lenfatik drenajı kolaylaştırmak için de kullanılabilir. Bu bantlar, özel bir teknikle cilde yapıştırıldığında, cildi mikroskobik düzeyde yukarı kaldırır. Bu kaldırma etkisi, hemen altındaki sıkışmış olan ince lenf kanallarının üzerindeki baskıyı azaltır ve kanalların açılmasını sağlar. Bu sayede doku arasındaki sıvının ve morluğa neden olan kan hücrelerinin lenf sistemine girişi kolaylaşır. K-Tape, kompresyon korsesinin altında günlerce kalabilir ve MLD seansları arasında drenajın devam etmesine yardımcı olan etkili bir destek yöntemidir.
Farklı Ameliyat Türlerine Göre Ödem Yönetimi Değişir mi?
Evet, kesinlikle değişir. Ödem yönetimiyle ilgili temel prensipler aynı kalsa da her ameliyatın kendine özgü zorlukları ve öncelikleri vardır. Bu nedenle yaklaşımımızı ameliyatın yapıldığı bölgeye ve tekniğe göre özelleştiririz.
Yüz Bölgesi Ameliyatları (Rinoplasti, Yüz Germe, Göz Kapağı Estetiği)
Bu bölgedeki en büyük zorluk, şişlik ve morluğun çok görünür olması ve hastanın sosyal yaşamını doğrudan etkilemesidir. Öncelik, bu görünür belirtileri en kısa sürede en aza indirmektir.
Başın sürekli yüksekte tutulması (otururken dik, uyurken 30-40 derece açıyla) altın kuraldır.
İlk 48-72 saat boyunca yanaklara ve alın bölgesine aralıklı olarak soğuk kompres uygulanması şiddetle tavsiye edilir.
Özellikle rinoplasti sonrası, doktorun önerdiği şekilde burun üzerine bantlama yapmak, inatçı burun ucu ödemini kontrol etmede çok faydalıdır.
Yine rinoplastide, ilk günlerdeki yoğun ödemi baskılamak için kısa süreli kortikosteroid tedavisi oldukça etkili bir seçenektir.
Meme Ameliyatları (Büyütme, Dikleştirme, Küçültme)
Meme ameliyatlarından sonraki temel sorun, şişliğin memelerin olduğundan daha büyük, sert ve göğüs duvarında çok yukarıda duruyormuş gibi görünmesine neden olmasıdır. Ayrıca iki meme arasındaki şişliğin farklı oranlarda inmesi de sıkça görülen ve hastaları endişelendiren bir durumdur.
Yönetimin temel taşı, doğru bedende, destekleyici bir cerrahi sutyenin doktorun önerdiği süre boyunca (genellikle 4-6 hafta) sürekli giyilmesidir.
Bu sutyen hem şişliği kontrol eder, hem ağrıyı azaltır, hem de implantların doğru pozisyonda kalmasına yardımcı olur.
Uyku sırasında vücudun üst kısmının hafif yüksekte olması önemlidir.
İlk haftalarda kolları omuz hizasından yukarı kaldırmaktan ve ağır cisimler taşımaktan kaçınılmalıdır.
Vücut Şekillendirme Ameliyatları (Karın Germe, Liposuction)
Bu ameliyatlardaki en büyük risk, geniş bir alanda çalışıldığı için önemli miktarda ödem oluşması ve özellikle karın germede “seroma” adı verilen sıvı birikimleridir. Ayrıca yağ dokusundaki iltihabi reaksiyonun iyi yönetilmemesi, “fibrozis” denilen sertliklere ve pürüzlü bir görünüme yol açabilir.
Doğru basınçta bir medikal korsenin haftalarca (genellikle en az 6 hafta) gece gündüz giyilmesi mutlak bir zorunluluktur. Bu ödem kontrolünün en kritik adımıdır.
Manuel Lenf Drenajı (MLD), bu ameliyatlar sonrası lüksten ziyade bir gerekliliktir. Ödemin hızla atılmasına ve fibrozis riskinin en aza indirilmesine paha biçilmez bir katkı sağlar.
Erken dönemde hafif yürüyüşler yapmak, kan dolaşımını ve lenf akışını teşvik etmek için çok önemlidir.
Karın germe hastalarının, karın duvarındaki gerginliği azaltmak için yarı oturur pozisyonda (şezlong pozisyonu) dinlenmeleri önerilir.
Ödem Tedavisinde Geleceğin Teknolojileri Nelerdir?
Geleneksel yöntemlerin yanı sıra tıp dünyası sürekli olarak iyileşme sürecini daha da hızlandıracak ve konforlu hale getirecek yeni teknolojiler üzerinde çalışmaktadır. Bu yenilikçi yaklaşımlar, sadece ödemin sonuçlarını yönetmek yerine, doğrudan hücresel düzeyde iyileşme mekanizmalarını uyarmayı hedefler.
Bunlardan biri, Düşük Düzeyli Lazer Terapisi (LLLT) veya diğer adıyla Fotobiyomodülasyon’dur. Bu tedavide, özel dalga boylarındaki (genellikle kırmızı veya kızılötesi) düşük enerjili ışık, cilde non-invaziv olarak yani herhangi bir kesi veya iğne olmadan uygulanır. Bu ışık enerjisi, hücreler tarafından emilerek bir dizi biyolojik reaksiyonu tetikler. Bu reaksiyonların, bölgedeki kan ve lenf dolaşımını iyileştirdiği, iltihabı azaltan maddelerin salınımını sağladığı ve genel olarak hücrelerin onarım kapasitesini artırdığı düşünülmektedir. Özellikle çene ve yüz cerrahisi alanında yapılan çalışmalar LLLT’nin hem ödemi hem de ağrıyı azaltmada umut verici sonuçlar verdiğini göstermektedir.
Bir diğer gelişmiş teknoloji ise Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT)’dir. Bu tedavide hasta, basınçlı bir oda içerisinde %100 saf oksijen solur. Normal atmosfer basıncından daha yüksek olan bu ortam sayesinde, kanda çözünen oksijen miktarı kat kat artar. Bu oksijence zengin kan, kan damarlarının zayıfladığı veya hasar gördüğü bölgelere bile ulaşarak dokuların oksijenlenmesini sağlar. HBOT’un güçlü bir anti-enflamatuar etkisi vardır, yeni kan damarlarının oluşumunu teşvik eder ve genel yara iyileşmesini hızlandırır. Plastik cerrahide özellikle riskli doku nakillerinde ve iyileşmeyen yaralarda etkinliği kanıtlanmış bir yöntemdir. Rutin estetik cerrahi sonrası ödemi azaltmadaki rolü henüz standartlaşmamış olsa da genel iyileşme sürecini hızlandırma potansiyeli nedeniyle araştırmalar devam etmektedir.
Peki, En İyi Sonuç İçin Ödem Yönetiminde İzlenmesi Gereken Yol Nedir?
Tüm bu bilgiler ışığında, en etkili ödem yönetimi stratejisinin tek bir sihirli formülü olmadığı açıktır. Başarının anahtarı, kişiye ve yapılan ameliyata özel olarak planlanmış, farklı yöntemleri bir araya getiren çok yönlü ve iyileşmenin farklı aşamalarına göre ayarlanmış bir yaklaşımdır. İyileşme sürecini iki ana faza ayırarak, her fazda doğru adımları atmak en mantıklı yoldur.
İlk Faz (Ameliyat sonrası ilk 3 gün): Bu dönemde öncelik, şişliğin zirve yapmasını engellemek ve iltihabı kontrol altına almaktır. Bu fazda en etkili silahlar, ameliyat bölgesini sürekli yüksekte tutmak, düzenli olarak soğuk kompres uygulamak ve doktorun özellikle yüz ameliyatları için uygun gördüğü durumlarda kısa süreli kortikosteroid kullanmaktır.
İkinci Faz (3. günden sonrası): Bu dönemde ise odak noktası değişir. Artık sorun sıvı sızıntısından çok, birikmiş olan sıvının vücuttan atılmasıdır. Bu nedenle lenfatik drenajı destekleyecek yöntemler ön plana çıkar. Medikal korse veya sutyenin sürekli kullanımı, profesyonel manuel lenf drenajı seanslarına başlanması ve dolaşımı canlandıracak hafif yürüyüşler bu fazın temel taşlarıdır.
Özetle ameliyat sonrası ödem yönetimi için bir önceliklendirme yapmak gerekirse, tavsiyeleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Mutlaka Uygulanması Gerekenler
Ameliyat bölgesini kalp seviyesinin üzerinde tutmak
Vücut ve meme ameliyatları sonrası medikal korse veya sutyen kullanmak
Hafif ve erken dönemde hareketlenmek (yürüyüş)
Doktorunuzun verdiği ilaçları ve talimatları harfiyen uygulamak
Genellikle Şiddetle Tavsiye Edilenler
İlk 48-72 saat boyunca düzenli aralıklarla soğuk uygulama yapmak
Tuzdan fakir bir diyet uygulamak
Bol miktarda su tüketmek
Vücut şekillendirme ameliyatları sonrası manuel lenf drenajı (MLD) yaptırmak
Duruma Göre Düşünülebilecek Destekleyici Yöntemler
Kinezyolojik bantlama uygulamaları
Bromelain gibi etkinliği henüz netleşmemiş bitkisel takviyeler (doktor onayıyla)
Düşük düzeyli lazer terapisi (LLLT) gibi yeni teknolojiler
Genellikle Önerilmeyen ve Kaçınılması Gerekenler
- Doktor tavsiyesi olmadan idrar söktürücü (diüretik) ilaçlar kullanmak
- Ameliyatlı bölgeye sıcak uygulamak
- İlk haftalarda yorucu egzersiz yapmak veya ağır kaldırmak
- Alkol ve sigara tüketmek.